Virüsten Kurtulmak: Anarşist Bir Kılavuz

:

Krizdeki Kapitalizm — Yükselen Totaliteryanizm — Direniş Stratejileri

Categories:

Pandemi önümüzdeki birkaç hafta içinde geçmeyecek. Sıkı hapsedilme önlemleri bir ay önce gerçekleşen enfeksiyon sayısını azaltmakta başarılı olsa bile, önlemler askıya alınır alınmaz virüs katlanarak tekrar yayılmaya devam edecektir. Mevcut durumun aylarca devam etmesi muhtemeldir – ani sokağa çıkma yasağı, tutarsız karantinalar, giderek daha da umutsuzlaşan koşullar – ancak içindeki gerilimler kaynadığında neredeyse bir noktada formu değiştirecektir. Bulunduğumuz duruma hazırlanmak için, kendimizi ve birbirimizi virüsün oluşturduğu tehditten koruyalım, bu pandemik durum hakkındaki risk faktörleri ve güvenlik hakkında detaylıca düşünelim ve öncelikle, hiçbir zaman bizim refahımızı korumak için tasarlanmamış olan sosyal düzenin feci sonuçlarının üzerine gidelim.

Bu metin, virüsle başa çıkmak için tıbbi tavsiye sunmaktadır ve burada da karşılıklı yardımın önemine değinmektedir. ABD‘de ve Almanya‘da karşılıklı yardım girişimlerinin bir listesini burada bulabilirsiniz.

Virüsten Kurtulmak

Uzun süredir devam eden anarşist örgütlenme ve güvenlik biçimleri, pandemi ve neden olduğu paniğten kurtulma konusunda çok şey öneriyor.

Bir Yakınlık Grubu Oluşturma

Karantina olasılığı bize zaten nasıl yaşadığımızı anlatıyor. Sıkı sıkıya bağlı ailelerde ya da neşeli kolektif evlerde yaşayanlar, kırılmış evliliklerden ve kendilerine büyük boş evlere sahip olanlardan çok daha iyi bir durumdadır. Bu, hayatta gerçekten önemli olan şeyleri hatırlatıyor. Burjuva aile ev sahipliği hayalinin temsil ettiği güvenlik modellerine ve onu yansıtan ABD dış politikasına rağmen, beraberlik ve koruma, tüm dünyayı çevreleyen güvenlik türünden çok daha önemlidir.

“Sosyal mesafe” tamamen izolasyon anlamına gelmemelidir. Toplumumuz bir grup atomize edilmiş bireye indirgenirse daha güvenli bir halde olmayacağız. Bu bizi ne virüsten ne de bu durumun stresinden ya da kapitalistlerin ve devlet otoritelerinin gerçekleştirmeye hazırlandıkları iktidarın ele geçirilmesinden korur. Yaşlıların virüse karşı risk altında olmaları yüzünden zaten toplumda tehlikeli bir şekilde izole edilmiş, onların başkalarıyla temasını tamamen kesmek fiziksel veya zihinsel sağlıklarını koruyamaz. Hepimizin hem güvenliği hem de hayattan zevk alma ve eyleme geçmeye dair kolektif kapasitesi en üst düzeye çıkarılacak şekilde sıkı örülmüş gruplara yerleştirilmesi gerekir.

Güvendiğiniz bir grup insan seçin, ideal olarak günlük yaşamınızda bir arada olduğunuz, hepsi de benzer risk faktörlerini ve risk tolerans seviyelerini paylaşan insanlar olsun. Virüsten kurtulmanın temel yolu, merkezi olmayan anarşist organizasyona dayalı bir yakınlık grubunuzdur. Onlarla aynı binada yaşamak zorunda değilsiniz; önemli olan, risk faktörlerinizi kendinizi güvende hissettiğiniz kişilerle sınırlamanızdır. Grubunuz çok küçükse, izole olursunuz ve özellikle hastalanırsanız bir sorun olacaktır. Grubunuz çok büyükse, gereksiz enfeksiyon riskiyle karşılaşırsınız.

Bulaşma riskiyle nasıl başa çıkacağınıza dair bir dizi ortak fikre ulaşıncaya kadar birbirinizle konuşun. Bu, tamamen fiziksel izolasyondan, halka açık yüzeylere dokunduktan sonra el dezenfektanı kullanmayı hatırlamaya kadar herhangi bir şey olabilir. Grubunuzda, hiç kimse virüse sahip olmadığı sürece, hala birbirinizi kucaklayabilir, öpebilir, birlikte yiyecek hazırlayabilir, aynı yüzeylere dokunabilirsiniz; mevcut risk düzeyini kabul ettiğiniz sürece, yeni bir risk faktörü ortaya çıktığında buna tahammül etmeye ve iletişim kurmaya toplu olarak hazır olursunuz.

Anarşistlerin güvenlik kültürü dediği şey budur – riski en aza indirmek için bir dizi ortak beklentiler oluşturma uygulaması. Polis baskısı ve devletin gözetimi ile uğraşırken, bilmemiz gereken temel bilgiyi paylaşarak kendimizi koruruz. Bir virüsle uğraşırken, bulaşmaların yayılabileceği vektörleri kontrol ederek kendimizi koruruz.

Riskten tamamen kaçınmak hiçbir zaman mümkün değil. Mesele, ne kadar risk taşıdığınızı belirlemek ve kendinizi bir şey ters giderse, gerekli gördüğünüz tüm önlemleri aldığınızı bilerek pişman olmayacağınız bir şekilde idare etmektir. Hayatınızı bir yakınlık grubuyla paylaşarak hem temkinli olmanın hem de şenliğin nüvelerini elde edersiniz.

“Sosyal mesafeye” rağmen diğer yoldaşlarla güvenli dijital platformlar üzerinden düzenlemeye nasıl devam edeceğinize ilişkin kaynaklar için bunu okuyun.

“Merhamet değil dayanışma”

Bir Ağ Oluşturun

Elbette, yakınlık grubunuz tek başına tüm ihtiyaçlarınızı karşılamaya yetmez. Hiçbirinizin güvenli bir şekilde erişemeyeceği kaynaklara ihtiyacınız varsa ne olur? Ya hepiniz hastalanırsanız? Karşılıklı yardım ağındaki diğer yakınlık gruplarına bağlanmanız gerekir, böylece ağdaki herhangi bir grup sorumluluğu kaldıramazsa, diğerleri yardımlarına gelebilir. Kendinizi aynı risk düzeyine maruz bırakmaya mahal vermeden, böyle bir ağa katılarak, kaynakları ve destekleri dolaşıma sokabilirsiniz. Buradaki ana fikir, ağdaki farklı gruplardan insanlar etkileşime girdiğinde, olabilecek riski en aza indirgemek için çok daha sıkı güvenlik önlemleri uygulanacak olmasıdır.

“Karşılıklı yardım” ifadesi son zamanlarda politikacılar tarafından bile ortaya atıldı. Doğru anlamda, karşılıklı yardım, bir yardım kuruluşunun yaptığı gibi başkalarına tek yönlü yardım sağlayan bir programı tanımlamaz. Aksine, bir ağdaki katılımcı herkesin ihtiyaç duyduğu şeyi almasını sağlamak için merkezi olmayan karşılıklı koruma uygulamasıdır, böylece herkesin, diğerlerinin refahına yatırım yapmak için bir nedeni vardır. Bu bir kısasa kısas meselesi değildir, zor zamanlar boyunca bir toplumu sürdürebilecek bir çeşitlilik ve dayanıklılık yaratan bir koruma ve kaynak alışverişidir. Karşılıklı yardım ağları, uzun bir süre boyunca başkalarıyla karşılıklı güven oluşturmak mümkün olduğunda en iyi şekilde gelişir. Ağdaki herkesi bilmek veyahut sevmek zorunda değilsiniz, ancak ağdaki herkes, güven hissinin yaratılması için yeterince çabalamalıdır.

Böylesi bir sistemde, benzer kaynaklara erişime sahip, benzer toplumsal sınıflardan insanların kendi kaynaklarının yatırımından en iyi geri dönüşü elde etmek için birbirleriyle yakınlaşmaları sosyal tabakalaşmaya mahal verebilir. Ancak, farklı geçmişlere sahip gruplar, çok çeşitli kaynak türlerine erişebilir. Bu zamanlarda, finansal servet, sıhhi tesisat deneyiminden, belirli bir lehçeyi konuşabilme yeteneğinden veya kendinizi asla bulacağınızı düşünmediğiniz bir topluluktaki sosyal bağlardan çok daha değersiz olabilir. Herkesin karşılıklı yardım ağlarını mümkün olduğunca genişletmek için iyi bir nedeni vardır.

Buradaki temel fikir, onlardan korunmamız veya onlar üzerindeki gücümüz değil, bizi güvende tutan başkalarıyla olan bağlarımızdır. Özel bir yiyecek, teçhizat ve silah stokları oluşturmaya koşullanan bir çeşit kıyamet günü bekçileri, aslında böylesi bir kıyamet için eksik taşları yerine koyuyorlar. Tüm enerjinizi bireysel çözümlere koyarsanız, çevrenizdeki herkesi hayatta kalmak için savaşmaya uğruna yalnız bırakırsanız, tek umudunuz rekabeti aşmaktır rakiplerinizi yenmek olur ve bunu başarsanız bile bu silahları kullanacak başka kimse olmadığında, son kalan siz olacaksınız ve o silah sahip olduğunuz son araç olacaktır.


Riskle Nasıl İlişkileniriz?

Yeni ve belki de ölümcül bir salgının ortaya çıkışı hepimizi riskle nasıl ilişkilendiğimizi düşünmeye itmekte. Hayatlarımızı riske atmaya neler değer?

Düşününce, çoğumuz –diğer her şeyin eşit olması kaydıyla- kapitalizmdeki rolümüzü oynamaya devam etmek için hayatımızı riske atmanın değmeyeceği sonucuna varır. Öte yandan, birbirimizi korumak, birbirimizle ilgilenmek, özgürlüğümüzü ve eşitlikçi bir toplumda yaşama imkanımızı savunmak için hayatlarımızı riske atmaya değebilir.

Tıpkı toplumdan tamamen izole olmanın yaşlılar için daha güvenli olmaması gibi, riskten tamamen kaçınmak da bizi güvende tutmayacaktır. Eğer ki sevdiklerimiz hastalanırken, komşularımız vefat ederken ve polis devleti özerkliğimizin her bir zerresini ellerimizden alırken kendi derdimize düşersek daha güvende olmayacağız. Birçok farklı risk türü vardır. Onurlu bir yaşam için ne çeşit riskler almaya hazır olduğumuzu yeniden düşünmek zorunda kalacağımız zamanlar gelmekte.


Kriz Zamanı Hayatta Kalmak

Net olalım: totalitarizm artık sadece gelecekte bizi bekleyen bir tehdit değil. Şu an dünyada uygulanan önlemler kelimenin tam anlamıyla totaliterdir. Seyahat yasağı, 24 saatlik sokağa çıkma yasağı, sıkıyönetim ve diğer diktatörlük tedbirlerinin devletler tarafından dayatıldığını görüyoruz.

Bu, virüsün yayılmasından korunmak için önlem almamız gerekmediği anlamına gelmez. Aslında hükümetlerin uyguladığı önlemlerin otoriter bir temele ve otoriter bir mantığa dayandığını kabul etmek gerekir. Orduya, polise, bankalara ve borsaya harcanan kaynakların, halk sağlığına ve insanların bu krizden kurtulmasına yardımcı olacak kaynaklara aktarılandan çok daha fazla olduğunu düşünün. Sokakta yaşamaktan tutuklanmak, henüz virüs testi yaptırmaktan daha kolay.

Virüs nasıl yaşadığımız, ilişkilerimiz ve evlerimiz hakkındaki gerçekleri gösterdiği gibi hâlihazırda otoriter bir toplumda yaşadığımızı da göz önüne seriyor. Salgının patlayışı bunu sadece görünür hale getirdi. Fransa, sokaklara 100 bin polis sürmekte, sarı yeleklilerin eylemlerde en zirve yaptığı dönemden 20 bin daha fazla. Sığınma ihtiyacı olan mülteciler, ABD ile Meksika ya da Yunanistan ile Türkiye arasındaki sınırlardan geri çevriliyor. İtalya ve İspanya’da, polis çeteleri boş sokaklarda koşu yapanlara saldırıyor.

Polis Sicilya’da koşu yapan bir kişiye saldırıyor.

Almanya Hamburg’da polis, birkaç yıldır öz-örgütlenmeyle kurulu olan bir mülteci çadırını tahliye etmek için bu durumu fırsat bildi. Karantinaya rağmen, Berlin’de polis anarşist bir kolektifin barını tahliye etmekle tehdit ediyor. Başka bir yerdeyse baştan aşağı tıbbi salgın kıyafetiyle polis, bir mülteci merkezine baskın düzenledi.

En kötüsü, tüm bunlar genel nüfusun örtük rızasıyla gerçekleşiyor. Yetkililer sağlığımızı korumak adına, bizi öldürmek dahil, hemen hemen her şeyi yapabilirler.

Durum ciddileştikçe, polis ve ordunun giderek daha da öldürücü bir güç kullandığını göreceğiz. Dünyanın birçok yerinde, topluluk halinde serbestçe toplanma hakkına sahip olanlar sadece onlardır. Polis kitle halinde toplanabilen tek sosyal kurumu oluşturduğunda, içinde yaşadığımız toplumun biçimini tanımlamak için “polis devleti” dışında başka bir kelime bulunamaz.

On yıllardır işlerin bu yönde ilerlediğine yönelik işaretler var. Kapitalizm, eskiden çok sayıda işçinin endüstriyel emeğine bağımlı olduğundan insan hayatını bugünkü kadar ucuz görmek mümkün değildi. Kapitalist küreselleşme ve otomasyon işçilere olan bağımlılığı azalttığından, küresel işgücü ekonominin işleyişi için o kadar da gerekli olmayan hizmet sektörüne doğru kaymıştır. Hükümetler ise bu güvencesiz ve düşük maaşlı hizmet sektörü çalışanlarının huzursuzluğunu ve öfkesini bastırmak için militarize polis şiddetine her geçen gün daha da yüklenmektedir.

Eğer salgın yeterince uzun sürerse, muhtemelen daha fazla otomasyon göreceğiz, sürücüsüz arabalar burjuvaziye Uber sürücülerinden daha az enfeksiyon tehdidi oluşturuyor. İşten çıkarılan işçiler baskı kurumları (polis, ordu, özel güvenlik, paralı askerlik) ile birkaç kuruş kazanmak için büyük risk almak zorunda kalan güvencesiz işçiler arasında seçim yapmak zorunda kalacak. Dijital olarak ilintili ayrıcalıklı bir sınıf izole bir şekilde sanal emek sarf ettiği, devasa bir polis devletinin de onları çoğu riski sırtlayan harcanabilir bir alt sınıftan koruduğu bir geleceğe doğru hızla yaklaşmaktayız.

Milyarder Jeff Bezos, Amazon’a 100 bin yeni çalışan alacağını duyurdu ve şirketinin de dünyanın her yerindeki yerel mağazaların işini bozacağı öngörülüyor. Aynı şekilde Bezos, Whole Foods çalışanlarına, Nisan ayında 2 dolarlık bir zam verse de sektörde karşılaştıkları sürekli riske rağmen ücretli izin vermiyor. Kısacası çalışanlarının hayatlarını hala değersiz görüyor, ancak ölümlerinin daha çok parayı hak ettiğini itiraf ediyor.

Bu bağlamda, isyan çıkması kaçınılmaz. Muhtemelen nüfusu yatıştırmayı amaçlayan bazı sosyal reformlar göreceğiz, en azından salgının etkisini hafifletmek için geçici önlemler alınabilir. Ancak devlet, sağlığımızın koruyucusu olarak algılandığı müddetçe kimse devletsiz yaşamayı hayal edemedikçe devlet de sürekli artan şiddetiyle üzerimize yüklenecektir.

Aslında, devletin kendisi bizim için en tehlikeli şeydir. Çünkü bizi bu dengesiz risk dağılımlarıyla yüzleşmeye mecbur bırakan kaynakların büyük ölçüde eşitsiz dağılımından sorumludur. Hayatta kalmak istiyorsak, sadece daha adil politikalar talep etmekle yetinemeyiz, aynı zamanda devletin gücünün meşruiyetini yok etmeli ve onu zayıflatmalıyız.

Direniş Stratejileri

Direniş için hâlihazırda tabandan gelen birkaç strateji ile metni sonuçlandıracağız.

Kira Grevleri

San Francisco’da konut kolektifi “Station 40” krize tepki olarak tek taraflı kira grevi ilan ederek grev yolunu açtı:

“Anın aciliyeti, kararlı ve kolektif eylem gerektiriyor. Bunu kendimizi ve topluluğumuzu korumak ve dayanışmak için yapıyoruz. Şimdi her zamankinden daha fazla, sömürülmeyi ve borçları reddediyoruz. Kapitalistler için bu yükü omuzlamayacağız. Beş yıl önce mülk sahibimizin bizi tahliye etme girişimine karşı koyduk. Komşularımızın ve dünyadaki dostlarımızın dayanışması sayesinde kazandık. Bir kez daha o ağa sesleniyoruz. Kolektifimiz körfez bölgesinde (Bay Area) gece yarısından itibaren başlayacak olan Olduğun-Yerde-Barın eylemine hazır. Şu anda bizim için en anlamlı dayanışma eylemi herkesin birlikte greve gitmesidir. Arkanızda olacağız, sizin de bizim arkamızda olacağınızı biliyoruz. Dinlenin, dua edin, birbirinize iyi bakın.”

“Station 40 kira grevinde”

Faturalarını ödeyemeyecek milyonlarca insan için bu zorunluluğun bir gereğidir. Bir maaştan diğerine yaşayan milyonlarca insan işini ve gelirini zaten kaybetti ve Nisan ayının kirasını ödemelerinin bir yolu yok. Onları desteklemenin en iyi yolu, hepimizin greve gitmesi ve yetkililerin ödeme yapmayan hiç kimseyi hedef almasına imkân vermemektir. Bankalar ve ev sahipleri para kazanmanın bir yolu olmadığında kiracılardan ve ipoteklerden (mortgage) faydalanmaya devam edememelidir. Ortak akıl bunu gerektirir.

Bu fikir zaten birçok farklı formda dolaşmaktadır. Avustralya’nın Melbourne kentinde, Dünya Endüstri İşçileri yerel şubesi COVID-19 Kira Grevi Kampanyasını yürütüyor. Rose Caucus, salgın sırasında insanların kira, ipotek ve kamu hizmeti ödemelerini askıya almaları için çağrıda bulunuyor. Washington eyaletinde, Seattle Kira Grevi de aynı çağrıda bulunuyor. Chicago’daki kiracılar da Austin, St. Louis ve Teksas‘taki insanlarla birlikte kira grevi tehdidinde bulunuyor. Kanada’da Toronto, Kingston ve Montreal’de de örgütlenmeler var. Diğer örgütlenmeler de kira ve ipotek grevi çağrısında bulunan belgeler dağıttılar.

Bir kira grevinin ülke çapında başarılı olması için, bu inisiyatiflerden en az birinin, çok sayıda insanın katılmayı taahhüt etmesiyle, kimsenin “kimsesiz ve çaresiz” bırakılmayacağından emin olmasıyla yükselen bir ivme kazanması gerekecek. Yine de tek bir kitle örgütünün yukarıdan büyük bir grev koordine etmesini beklemek yerine, bu çabaların taban seviyesinde başlaması en iyisidir. Merkezi örgütler genellikle bir mücadele sürecinin başlarında uzlaşır ve bu tür hareketlere güç veren özerk çabaları azaltır. Bu deneyimden daha güçlü çıkmak için yapabileceğimiz en iyi şey, tepeden kararlardan bağımsız olarak kendilerini savunabilecek ağlar kurmak olacaktır.

“Kira grevi hemen şimdi”

İşçi ve Ulaşım Grevleri

Saint-Nazaire’deki Atlantik tersanelerinde yüzlerce işçi greve geçti. Finlandiya’da otobüs şoförleri, salgının bulaşmasına karşı güvenliği arttırmak ve maruz kaldıkları riskleri protesto etmek için yolculardan ödeme almayı reddederek, toplu taşıma işleminin ücretsiz olabileceğini gösterdiler.

Zor durumdaki güvencesiz işçi sınıfının grevler ve iş kesintileri yoluyla güç göstermesi için iyi bir zaman varsa, işte bu tam zamanıdır. Bu defa, genel nüfusun çoğu anlayışla yaklaşacaktır çünkü işlerin kesintiye uğraması virüsün yayılma riskini azaltabilir. Ücret artışı yoluyla belirli çalışanların bireysel koşullarını iyileştirmeyi istemek yerine, en önemli şeyin işleri kesintiye uğratabilen, sistemi tamamen altüst edebilecek ve alternatif yaşamın ve ilişkilenmelerin devrimci başlangıçlarına yönelebilecek ağlar kurmak olduğuna inanıyoruz. Bu noktada, bu şartlar altında bile, kapitalizmin ortadan kaldırılmasını hayal etmek, kapitalizmin tüm ihtiyaçlarımıza adil ve eşitlikçi bir şekilde hizmet edilebileceğini hayal etmekten daha kolaydır.

Cezaevi İsyanları

Brezilya ve İtalya cezaevlerindeki isyanlar, toplu kaçışlar da dahil olmak üzere birçok firarla sonuçlandı. Bu tutsakların cesareti bize, kamuoyunun gözünden uzak tutulan, bu tür felaketler sırasında en çok acı çekecek olan tüm hedefteki kitleleri hatırlatmalıdır.

Ayrıca bize ilham da verebilirler: tüm dünya bir hapishane hücreleri matrisine dönüştürülürken emirlere uymak ve saklanmak yerine bu hapishaneden isyan çıkararak kaçmak için kolektif olarak hareket edebiliriz.


İleri Okumalar için:

Bir Salgın için On Tesis – “Bir salgın virüs koleksiyonu değil; insanlar arasında virüslerin aracılık ettiği sosyal bir ilişkidir.”

Farklı Bir Soru Sorun: Virüs Sırasında Hareket Özerkliğini Geri Kazanma

Monolog Virüs: “El frenini bulamadığınız makineyi durdurmaya geldim.”

Virüse Karşı Dayanışma Temelli Bir Militan Yaklaşım İçin